Mayıs ayında okuduklarım |
Selam, bu ay Londra'da olduğum için yanıma kısa kitaplardan almıştım. 14 kitap okuyabildim. Ve bunları sizinle paylaşmak istedim.
Güzel ve Çirkin kitap yorumu |
Güzel ve Çirkin, masalı bilmeyenimiz yoktur, o yüzden konusuna değinmeyeceğim ama Walt Disney'in film öyküsü olarak sunumu, kitabın kapağı çok güzeldi. Puntosu da büyük olduğu için bir oturuşta bitirdiğim bir kitap oldu. Tavsiyemdir.
Sırça Fanus kitap yorumu |
Sırça Fanus, Amerikan edebiyatının melankolik prensesiymiş, Slvyia Plath. Şiirlerini hiç okumasam da tek romanı olan Sırça Fanus'u okudum. Otobiyografi tadında, yaşantısı ile paralel ilerleyen kitap yayınladıktan bir ay sonra Slvyia Plath intihar ediyor, ailesi kitabın yeniden basılmasını istemiyor, fakat bazı bölümler çıkartılarak basılıyor.
Kalemi iyi, üslup akıcı olduğu için hızlı okunuyor ama herhangi bir aksiyon yok, benim için can alıcı nokta, dolayısıyla biyografi tarzında ilerleyen kurgular zamanla beni sıkmaya başlıyor.
Ester Greenwood başarılı bir üniversite öğrencisidir. Burs ile Newyork'a gelir. Ünlü bir moda dergisinde stajyer olarak çalışır. Arkadaşlarıyla ve eğlence hayatıyla kitabın yarısına geliyoruz ama sonrası depresif haller, tükenmişlik sendromu sonucu intihar girişimleri üzerine ilerliyor. Final ise beni tatmin etmedi, eksikti. Etkileyici miydi? Ben pek etkilenmedim ama haliyeti ruhiyenize göre değişebilir. Bu tarz kitapları moral, motivasyon yerindeyken okumak daha mantıklı diye düşünüyorum. Tercih sizin, psikolojik yönü baskın olan, feminist duygular barından iç dünyaya yolcukları, biyografi türünü seviyorsanız okuyun derim.
Ölüm Korkusunu Yenmek, İngiltere'ye gideceğim için kısa kitaplar arayışındaydım, ex-kabalcı'da, rebooklica'da dikkatimi çeken Irvin Yalom kitabı. Arka kapağını okuyunca beklentim bir anda arttı, etkileyiciydi ama elime alınca hevesim kursağımda kaldı. Bu kısa kurgu aslında anı. Mezuniyet sonrası buluşmada karşılaşan iki arkadaştan biri, Bob, suskunluğunu bozar, geçmişinde, gençliğinde yaşadığı korkuyu, hayatta kalma mücadelesini anlatır, ve ölümle yüzleşir.
Psikoterapi tadında işlenen kısacık bir kitap çok fazla detay vermek istemiyorum, içeriği biraz derin, herkesin farklı şeyler yakalayacağını düşünüyorum ama "a bunu mu demek istemiş, nerede?" diyen de olabilir. Kabalcı yayınlarından olduğu için temini kolay mı bilmiyorum, eğer denk gelirse de okuyun derim.
Katip Bartley, Kırmızı Kedi yayınlarının klasiklerinden de okumak istiyordum, iki kitabını aldım birincisi Katip Bartley ikincisi ise Ceza Sömürgesi. Kitapta Mühürdarlık bürosunun sahibi, avukatın anlatımıyla çalışanlarından Katip Bartley'in enteresan kişiliğini ve hayat felsefesini öğreniyoruz. Katip Bartley verilen işi özenle, kusursuz yapan biriyken zamanla kendisiyle bütünleşen "yapmamayı tercih ederim" sloganıyla işvereninin isteklerini yerine getirmemeye başlar, bir nevi pasif direniş. Bir tarafta yapmamayı, çalışmamayı tercih eden Katip Bartley, diğer tarafta sabrı sınanan işveren, ikili arasındaki gelişmeler... Yine kısa, okuması kolay, yalın, akıcı üslup, tavsiyemdir.
Ceza Sömürgesi, her sayfasında tüylerimi diken diken eden, "bu kadar da olmaz Kafka, ne yapıyorsun" nidalarıyla ne ara sona geldim bilemedim. Peki, nasıl sindirilir? Kısa, çarpıcı, düşündürücü!
Adı verilmeyen bir adada, suç ve ceza arasındaki ilişkiye Gezgin adlı kişinin aracılığıyla tanık oluyoruz. Yasama, yürütme ve yargının tek kişide toplandığı bir subay, akıl almaz bir mekanizma, suçlu ya ya suçsuz olmasına bakılmaksızın cezaya mahkum edilme durumu üzerine kurgulanan ürpertici bir kitap. Okunası, tavsiyemdir.
Çocukluğun Soğuk Geceleri, Tezer Özlü'nün kalemi ile tanıştım tanışmasına ama "mutlaka okunmalı, çocukluk dönemi bu kadar güzel anlatılırdı" gibi gibi iddialı cümleler kuracağım kitap değildi. Kalemi akıcı, sade ama beni etkilemedi, maalesef. Melankolik durumları okumaktan keyif almadığım için mi yoksa bir şeyleri mi kaçırıyorum, bilmiyorum?
Ölü Kelebeklerin Dansı, Hüsnü Arkan'dan okuduğum ilk eser ama bu bir başlangıç, devamı da gelecek belli ki! Kitap, başlarda anestezi etkisi altında olup da uyanık kalma halini anımsattı bana, heyecanlandım, hatta "Awake" filmi geldi gözümün önüne ama çok başkaydı ve iyiydi.
Ölüler yaşayamaz bunu biliyoruz ama ölü olduğu söylendiği halde, konuşabilen, duyabilen, düşünebilen biri varsa? Ve bu biri ölümünü/öldürüldüğünü hatırlamıyorsa?
Ölümünün on altıncı gününden itibaren günlük tutmaya başlayan Haldun'un hikayesi. Ölümden öncesi ve sonrası arasında geçen döngü... Öldüğü geceyi hatırlamaya, ölümü ise kabullenmeye çalışıyor.
Keyifle okuduğum bir kitaptı, başlangıcı kadar bitişi de tatmin ediciydi. Yazarın kalemi, üslubu akıcıydı. Kurgusu da beni heyecanlandırdı, aradığımı verdiği için mutluyum ve gönül rahatlığıyla tavsiye ediyorum.
Kırmızı Pazartesi, Gabriel Garcia Marquez'den okuduğum ilk kitaptı. Yaşanmış bir olayı kaleme alıyor, Marquez, namus cinayeti.
Cinayetin işleneceği zaman hatta cinayeti kimin işleyeceği dahi bilinmesine rağmen kayıtsız kalma, göz yumma durumu. Bir tarafta şüpheli, bir tarafta katil olmak istemeyen ama onuru, gururu için mecbur bırakılanlar... Cinayetin arka planı, toplumun ruh hali, halkın ortak davranış şekli, yargısız infaz, hazin son.
Hikaye her ne kadar Kolombiya'da geçiyor olsa da bizde de aynı durumlar maalesef ki hala var, bu yüzden verilen tepkileri yadırgadım ama batıl inançlar, adetlerin benzerliği beni şaşırttı. Kurgu daha ilk cümleden kendini ele verince geriye detaylar ve yazarın kalemi kalıyor, sevilmesi de bundandır. Tavsiyemdir.
Bazen Bahar, Melisa Kesmez'in ödüllü kitabını nihayet okuyabildim. 10 hikayeden oluşan bir kitap. Hikayeler etkileyici, dokunaklı... illaki kendinizden bir şeyler buluyor, başkarakterlere kendinizi dahi koyabiliyorsunuz. Bir o kadar samimi, içten dökülmüş cümleler, kelimelerin raksı... Benzetmeler beni benden alan kısımdı, çok iyi tasvir edilmişti, "bu kadar güzel tanımlanabilirdi" demeden edemedim. Edebi yönü olsun, yerli olsun diyorsanız gözü kapalı alıp okunası, tavsiyemdir. Kesmez'in üslubu ile tanışmalısınız!
Matmazel De Scudery, klasik olmanın gerektirdiği noktalar üzerinde derinleşen bir novella, kısa kitap. 14. Louis döneminde geçen hikayede, ileri gelen, asilzadelerden yazar Matmazel de Scudery 'in bakış açısıyla akıl almaz cinayetin çözümlenme şeklini, katilin kim olduğunu öğreniyoruz. Yazarın kalemi akıcı, sürükleyici ki çeviri de iyiydi, kolay okunabilir bir klasik. Tiyatro, opera ve sinemaya uyarlanan bu eseri okumanızı tavsiye ederim.
İnci, John Steinbeck'ten etkileyici, masalımsı novella. Sade, yalın anlatımla fakir, inci avcısı Kino'nun hikayesi; iyi kötü, ezen ezilenlerin olduğu, tutku ve umudun yanı sıra açgözlülüğün, zulmün hikayesi de. İncinin uğuruna inanan, elindekiyle daha iyi yaşantıyı arzulayan Kino'nun, incinin lanetini yaşatanlarla mücadelesini merakla, bir çırpıda okudum ve sonuna inanmak istemedim. Etkisini hiçbir zaman yitirmeyecek edebi eserler arasında yer alan kitap, okunmalı diyorum.
Gizli Başyapıt, offf Balzac etkisi!!!... Soluksuz okuduğum kısa metindi. Giriş kısmında Samih Rıfat diyor ki " Bu olağanüstü metni ilk kez okuyacakları kıskanıyorum!" böyle iddialı cümlelerle beklentim ayyuka çıkınca çoğu zaman tatmin olamıyorum ama bu sefer aksine, şaşkınım, ne güzeldi.
Efsanevi öyküde başkahraman Frenhofer'e, hayran kalmamak elde değil, mükemmeli, kusursuzluğu arayan ressam... Onun için eserlerde birebir yansıtmak, taklit etmek yerine ruhu dışa vurmak esas olan! Bulguları, tutkusu, eleştirileri, soyut sanat kavramı...
İnce ve derin bir eser, klasik. Zorlamıyor, ama her cümle de yoğun! Tasvir ve felsefik yaklaşımlarla süslenmiş, modern sanat öyküsü okunmalı diyorum, tavsiyemdir.
Kırmızı Defter, rastlantı, mucize üzerine kurulu, garip ama gerçek, yaşanmış hikayelerin derlemesiyle oluşan kitap, Londra metrosunda git gel yaparken bitti, gitti. Okuması keyifli, samimi içten hikayeler akıcı üslupla kaleme alınmış! Hikaye okumayı seviyorsanız güzel bir tercih ve yazarın dünyasını anlayabilmek için de iyi bir başlangıç olabilir, çünkü kendi hayatından kesitlere de yer vermiş, okudukça şaşıracağınız yerler de muhakkak olacaktır, sürprizli, albenili, okumaya değer! Hikayeleri okuduktan sonra yaşadıklarımı ve etrafımda tanık olduğum yaşantıları düşündüm, tesadüflerin gizemini bir yere not etmek istedim. Etkileyici! Bir başka Paul Auster kitabında görüşmek üzere...
Ester Greenwood başarılı bir üniversite öğrencisidir. Burs ile Newyork'a gelir. Ünlü bir moda dergisinde stajyer olarak çalışır. Arkadaşlarıyla ve eğlence hayatıyla kitabın yarısına geliyoruz ama sonrası depresif haller, tükenmişlik sendromu sonucu intihar girişimleri üzerine ilerliyor. Final ise beni tatmin etmedi, eksikti. Etkileyici miydi? Ben pek etkilenmedim ama haliyeti ruhiyenize göre değişebilir. Bu tarz kitapları moral, motivasyon yerindeyken okumak daha mantıklı diye düşünüyorum. Tercih sizin, psikolojik yönü baskın olan, feminist duygular barından iç dünyaya yolcukları, biyografi türünü seviyorsanız okuyun derim.
Ölüm Korkusunu Yenmek kitap yorumu |
Ölüm Korkusunu Yenmek, İngiltere'ye gideceğim için kısa kitaplar arayışındaydım, ex-kabalcı'da, rebooklica'da dikkatimi çeken Irvin Yalom kitabı. Arka kapağını okuyunca beklentim bir anda arttı, etkileyiciydi ama elime alınca hevesim kursağımda kaldı. Bu kısa kurgu aslında anı. Mezuniyet sonrası buluşmada karşılaşan iki arkadaştan biri, Bob, suskunluğunu bozar, geçmişinde, gençliğinde yaşadığı korkuyu, hayatta kalma mücadelesini anlatır, ve ölümle yüzleşir.
Psikoterapi tadında işlenen kısacık bir kitap çok fazla detay vermek istemiyorum, içeriği biraz derin, herkesin farklı şeyler yakalayacağını düşünüyorum ama "a bunu mu demek istemiş, nerede?" diyen de olabilir. Kabalcı yayınlarından olduğu için temini kolay mı bilmiyorum, eğer denk gelirse de okuyun derim.
Katip Bartleby kitap yorumu |
Katip Bartley, Kırmızı Kedi yayınlarının klasiklerinden de okumak istiyordum, iki kitabını aldım birincisi Katip Bartley ikincisi ise Ceza Sömürgesi. Kitapta Mühürdarlık bürosunun sahibi, avukatın anlatımıyla çalışanlarından Katip Bartley'in enteresan kişiliğini ve hayat felsefesini öğreniyoruz. Katip Bartley verilen işi özenle, kusursuz yapan biriyken zamanla kendisiyle bütünleşen "yapmamayı tercih ederim" sloganıyla işvereninin isteklerini yerine getirmemeye başlar, bir nevi pasif direniş. Bir tarafta yapmamayı, çalışmamayı tercih eden Katip Bartley, diğer tarafta sabrı sınanan işveren, ikili arasındaki gelişmeler... Yine kısa, okuması kolay, yalın, akıcı üslup, tavsiyemdir.
Ceza Sömürgesi kitap yorumu |
Ceza Sömürgesi, her sayfasında tüylerimi diken diken eden, "bu kadar da olmaz Kafka, ne yapıyorsun" nidalarıyla ne ara sona geldim bilemedim. Peki, nasıl sindirilir? Kısa, çarpıcı, düşündürücü!
Adı verilmeyen bir adada, suç ve ceza arasındaki ilişkiye Gezgin adlı kişinin aracılığıyla tanık oluyoruz. Yasama, yürütme ve yargının tek kişide toplandığı bir subay, akıl almaz bir mekanizma, suçlu ya ya suçsuz olmasına bakılmaksızın cezaya mahkum edilme durumu üzerine kurgulanan ürpertici bir kitap. Okunası, tavsiyemdir.
İşlemin haksız ve idamın insanlık dışı oluşundan en ufak bir kuşku duyulmazdı.
Çocukluğun Soğuk Geceleri kitap yorumu |
Çocukluğun Soğuk Geceleri, Tezer Özlü'nün kalemi ile tanıştım tanışmasına ama "mutlaka okunmalı, çocukluk dönemi bu kadar güzel anlatılırdı" gibi gibi iddialı cümleler kuracağım kitap değildi. Kalemi akıcı, sade ama beni etkilemedi, maalesef. Melankolik durumları okumaktan keyif almadığım için mi yoksa bir şeyleri mi kaçırıyorum, bilmiyorum?
Ölü Kelebeklerin Dansı kitap yorumu |
Ölü Kelebeklerin Dansı, Hüsnü Arkan'dan okuduğum ilk eser ama bu bir başlangıç, devamı da gelecek belli ki! Kitap, başlarda anestezi etkisi altında olup da uyanık kalma halini anımsattı bana, heyecanlandım, hatta "Awake" filmi geldi gözümün önüne ama çok başkaydı ve iyiydi.
Ölüler yaşayamaz bunu biliyoruz ama ölü olduğu söylendiği halde, konuşabilen, duyabilen, düşünebilen biri varsa? Ve bu biri ölümünü/öldürüldüğünü hatırlamıyorsa?
Ölümünün on altıncı gününden itibaren günlük tutmaya başlayan Haldun'un hikayesi. Ölümden öncesi ve sonrası arasında geçen döngü... Öldüğü geceyi hatırlamaya, ölümü ise kabullenmeye çalışıyor.
Keyifle okuduğum bir kitaptı, başlangıcı kadar bitişi de tatmin ediciydi. Yazarın kalemi, üslubu akıcıydı. Kurgusu da beni heyecanlandırdı, aradığımı verdiği için mutluyum ve gönül rahatlığıyla tavsiye ediyorum.
Ölümü kavramadan hayatı kesinlikle öğrenemezsiniz.
Hayat, her şeyden önce tasarlanması mümkün bir şeydir. Kötü tasarım için bile ruh gücü gerekir.
"Herkes görebildiği ve anlayabildiği kadarıyla yaşar zaten. Fakat aynı zamanda herkes, göremediği ve anlayamadığı kadarıyla bir ölüdür. Yaşam ve ölüm... bunları kim ayırabilir? Şu anda, göremediğin ve anlayamadığın kadarıyla yaşıyorsun sen! Ve yakında, umarım uzun sürmez, görebileceğin ve anlayabileceğin gibi, bir ölüsün.."
Adı Dilimin Ucunda kitap yorumu |
Adı Dilimin Ucunda, "Dünyanın Bütün Sabahları" adlı eseri ile bilinen Pascal Quignard, 2002 yılında Goncourt ödülünü alan Fransız edebiyatının önemli yazarlarındandır. Adı Dilimin Ucunda ile Pascal Quignard eserlerine başlamak istedim. Keyifle okuduğum bir masaldı. Masaldan sonra Medusa üzerine kısa inceleme ve konuyla ilintili felsefi yaklaşımlarla harmanlanan bölümler yer alıyor. Tavsiyemdir.
Tüm adlar dilin ucundadır. İşin sanatı, gerektiğinde onları çağırabilmek, minicik ve kapkara bedenleri böylelikle yeniden canlandıracak bir sebeple çağırabilmektedir.
Yazmak yitirilen sesi duymaktır.
Kırmızı Pazartesi kitap yorumu |
Kırmızı Pazartesi, Gabriel Garcia Marquez'den okuduğum ilk kitaptı. Yaşanmış bir olayı kaleme alıyor, Marquez, namus cinayeti.
Cinayetin işleneceği zaman hatta cinayeti kimin işleyeceği dahi bilinmesine rağmen kayıtsız kalma, göz yumma durumu. Bir tarafta şüpheli, bir tarafta katil olmak istemeyen ama onuru, gururu için mecbur bırakılanlar... Cinayetin arka planı, toplumun ruh hali, halkın ortak davranış şekli, yargısız infaz, hazin son.
Hikaye her ne kadar Kolombiya'da geçiyor olsa da bizde de aynı durumlar maalesef ki hala var, bu yüzden verilen tepkileri yadırgadım ama batıl inançlar, adetlerin benzerliği beni şaşırttı. Kurgu daha ilk cümleden kendini ele verince geriye detaylar ve yazarın kalemi kalıyor, sevilmesi de bundandır. Tavsiyemdir.
Bana bir önyargı verin dünyayı yerinden oynatayım.
Bazen Bahar kitap yorumu |
Bazen Bahar, Melisa Kesmez'in ödüllü kitabını nihayet okuyabildim. 10 hikayeden oluşan bir kitap. Hikayeler etkileyici, dokunaklı... illaki kendinizden bir şeyler buluyor, başkarakterlere kendinizi dahi koyabiliyorsunuz. Bir o kadar samimi, içten dökülmüş cümleler, kelimelerin raksı... Benzetmeler beni benden alan kısımdı, çok iyi tasvir edilmişti, "bu kadar güzel tanımlanabilirdi" demeden edemedim. Edebi yönü olsun, yerli olsun diyorsanız gözü kapalı alıp okunası, tavsiyemdir. Kesmez'in üslubu ile tanışmalısınız!
Hayat, bazen bahar...
Yaşanmış hikayelerden açılan boşluğa, yaşanacak hikayeler gelip oturacaktı birazdan.
Matmazel De Scudery kitap yorumu |
Matmazel De Scudery, klasik olmanın gerektirdiği noktalar üzerinde derinleşen bir novella, kısa kitap. 14. Louis döneminde geçen hikayede, ileri gelen, asilzadelerden yazar Matmazel de Scudery 'in bakış açısıyla akıl almaz cinayetin çözümlenme şeklini, katilin kim olduğunu öğreniyoruz. Yazarın kalemi akıcı, sürükleyici ki çeviri de iyiydi, kolay okunabilir bir klasik. Tiyatro, opera ve sinemaya uyarlanan bu eseri okumanızı tavsiye ederim.
En korkunç vesveseler en kutsal bağları koparıyordu.
İnci kitap yorumu |
Gizli Başyapıt kitap yorumu |
Gizli Başyapıt, offf Balzac etkisi!!!... Soluksuz okuduğum kısa metindi. Giriş kısmında Samih Rıfat diyor ki " Bu olağanüstü metni ilk kez okuyacakları kıskanıyorum!" böyle iddialı cümlelerle beklentim ayyuka çıkınca çoğu zaman tatmin olamıyorum ama bu sefer aksine, şaşkınım, ne güzeldi.
Efsanevi öyküde başkahraman Frenhofer'e, hayran kalmamak elde değil, mükemmeli, kusursuzluğu arayan ressam... Onun için eserlerde birebir yansıtmak, taklit etmek yerine ruhu dışa vurmak esas olan! Bulguları, tutkusu, eleştirileri, soyut sanat kavramı...
İnce ve derin bir eser, klasik. Zorlamıyor, ama her cümle de yoğun! Tasvir ve felsefik yaklaşımlarla süslenmiş, modern sanat öyküsü okunmalı diyorum, tavsiyemdir.
Kırmızı Defter kitap yorumu |
Kırmızı Defter, rastlantı, mucize üzerine kurulu, garip ama gerçek, yaşanmış hikayelerin derlemesiyle oluşan kitap, Londra metrosunda git gel yaparken bitti, gitti. Okuması keyifli, samimi içten hikayeler akıcı üslupla kaleme alınmış! Hikaye okumayı seviyorsanız güzel bir tercih ve yazarın dünyasını anlayabilmek için de iyi bir başlangıç olabilir, çünkü kendi hayatından kesitlere de yer vermiş, okudukça şaşıracağınız yerler de muhakkak olacaktır, sürprizli, albenili, okumaya değer! Hikayeleri okuduktan sonra yaşadıklarımı ve etrafımda tanık olduğum yaşantıları düşündüm, tesadüflerin gizemini bir yere not etmek istedim. Etkileyici! Bir başka Paul Auster kitabında görüşmek üzere...
Cebinde bir kalem varsa, büyük olasılıkla bir gün onu kullanmaya başlamak gelecektir içinden.
<<< Ocak aylık rapor >>> buradan <<<
<<< Şubat aylık rapor >>> buradan <<<
<<< Mart aylık rapor >>> buradan <<<
<<< Nisan aylık rapor >>> buradan <<<
Kitapla kalalım, herkese keyifli iyi okumalar!!!
Kitap yorumlarımı @bookandcoffee__ adresimden de takip edebilirsiniz!
Goodreads: Kfenomeni
Twitter: Kfenomeni
Facebook: Kore Fenom ve Kore Fenomeni
G+ topluluk sayfamıza da bekleriz: Blog & Blogger Paylaşımları Kore Fenomeni
Hepsi çok güzel kitaplar...
YanıtlaSil"Bazen Bahar" çok ilgimi çekti. İlk fırsatta tedarik edip okuyacağım. Teşekkürler. Sevgiler.
YanıtlaSilİlginç kitaplar var, bilmediğim-duymadığım. Notlar alıyorum
YanıtlaSilVerimli bir ay fenomenim. Hüsnü Arkan'ın kitabını not ettim ben hemen. İçlerinden en çok ilgimi çeken o oldu :)
YanıtlaSilÖpüyorum seni, keyifli okumaların olsun
Dolu dolu bir ay geçmiş Feno'm :) İçlerinde not aldıklarım oldu. Ellerine sağlık, öpüyorum <3
YanıtlaSilCanım ruh ikizim! Oralarda da boş durmadın :) Tavsiye ettiklerine ayrıca bakacağım. Sayende klasiklere, okuduklarıma veya sadece izlediklerime tekrar dönüyorum!
YanıtlaSilYorumuna sağlık.
Ve gel artık daha çok yayın bekliyoruz ;)
Öptümmmmmm ❤
Kaleminize sağlık, Slyvia 'yı bende okumak istiyorum.
YanıtlaSil